Bir şeye başlamak için, bir şeyle vedalaşmak için, içini dökmek için, yüreğini genişletmek ve daha bunun gibi bir sürü şey için bizi yüreklendirecek sebeplere muhtacız. Benim ihtiyacım ise hem kalbimi hem de zihnimi çokça meşgul eden hikâyeyi baştan sona bir daha okumaktı.
Ben seni yazarken, senden bahsederken, aslında çok güzel bir hikâye hediye etmiştim kendime. Seni anlatırken de, sen gidince kahrolurken de bu hikâyeyi ben güzelleştirmiştim. Hem belki okusan, seni severdin sen de. Hak bile verirdin bu yaraya methiyeler dizişime.
Peki ne oldu da vazgeçtin şimdi diye sorma, çünkü ben de bilmiyorum esasında. Bildiğim tek şey şu ki, insanın ardındaki hikâyeye, mesafe ne kadar uzaktan olursa olsun, tekrar temas edebilmesi vakit alıyor. Zamanın merhameti demek böyle tecelli ediyor.
Benim dünyadan muradım zaten kavuşmak değildi. Bana bıraktığın kedere yerleşmiş olmanın verdiği emniyet hissi şimdilerde bana bir ayak bağı. Alıştığım yokluğun konforunu sanırım bu kez hakikâten terk ediyorum. Ben, yine her zamanki ben, öyle büyük sözler etmiyorum. Yalnızca, içimdeki şarkıların ritmi artık değişsin istiyorum.