2 Haziran 2015 Salı

üzgünlük bahsi

Bazı hikâyeler insanları birbirine yaklaştırır. Ama bazen de hikâyeler, sizi birbirinizden uzaklaştırır. Olay mahallini ilk terk edenler, hep yarası ilk iyileşenlerdir.  Bu neden böyle oluyor bir türlü aklım almıyor; ama bir zamanlar birbirinin yaralarını ağırlayıp, derdine iyi gelen insanlar, bir müddet sonra birbirine yük olabiliyor. Göz ve gönül mesafesi de ilk burada başlıyor. Gözden uzak olmak, “ortak bir mekânın paylaşanları olmamak” değil çünkü; eskisi gibi bakmamak demek. Gözden gönüle akan şey, artık kurudu demek. Gönüldeki tükenince de, akıl diliyle düşünüp akıl diliyle konuşmaya başlıyor insan. “Aklıma gelmedi, aklımdan çıktı, akıl edemedim” ilhamını hep buradan alıyor. Böylelikle mesafe git gide açılıyor ve işler artık, içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. İki gönül arasındaki o mesafede, dağınıklığı toparlama vazifesi ise gönlü en çok incinene düşüyor. Ve takdir edersiniz ki incinmek, yine en çok bana yakışıyor.

2 yorum:

  1. Bazen bir hikayeyle yaklaştıkların, seni kahramanı yaptıkları bir masal yazarlar. İnkar etsen de, öyle olmadığını söylesen de hayallerinin baş köşesine koymuşlardır. Bir an, o kahraman olmadığını anladıklarında, yalnız o masaldan değil, gönülden de silinirsin. O an'ın bahsi de buna, bu üzüntüye dahil. Kalbî mesafeden bihaber olanlar için fizikî mesafe elbette bahanedir.

    YanıtlaSil